Son günlerde Orta Doğu'da artan gerilimler, uluslararası basının dikkatini yeniden İsrail ve İran arasındaki olası savaş senaryolarına çekmiş durumda. ABD'nin önde gelen medya kuruluşları, iki ülke arasındaki ilişkilerin giderek daha da kötüleştiğine dair dört önemli emareyi gündeme getirdi. Bu emarelerin, bölgedeki jeopolitik dengeleri nasıl etkileyeceği ve uluslararası diplomasi açısından ne anlama geldiği, uzmanlar tarafından titizlikle inceleniyor.
İsrail ve İran, uzun yıllardır birbirlerine karşıt politikaları ile biliniyor. Ancak son dönemde yaşanan gelişmeler, bu iki ülke arasındaki gerilimi daha da tırmandıracak gibi görünüyor. ABD merkezli haber kaynakları, her iki tarafın da askeri hazırlıklarını artırdığını ve mevcut stratejilerini yeniden gözden geçirdiğini bildirmekte. Özellikle İran'ın nükleer programına yönelik endişeleri, İsrail için kritik bir tehdit unsuru olarak öne çıkıyor. İran'ın nükleer faaliyetlerini sürdürmesi, Tel Aviv'in bu duruma tepkisiz kalmasını beklenemez hale getiriyor.
Orta Doğu'daki diğer ülkelerle olan ilişkiler de bu durumu etkileyen önemli faktörlerden biri. Arap ülkeleri ile normalleşme çabaları içindeki İsrail, aynı zamanda İran'ın bölgedeki etkisini azaltmayı hedefleyen politikalar izlemekte. Bu durum, bölgedeki gerilimi artırırken, her iki tarafında karşılıklı olarak saldırgan söylemler geliştirmesine yol açtı. Ayrıca, Rusya'nın Ukrayna'daki çatışmalara müdahil olması, İran’ın uluslararası alandaki maneuver kabiliyeti üzerinde etkili oluyor. Tüm bu gelişmeler, özellikle ABD'nin müttefikleri olan Arap ülkelerinin de dikkatini çekiyor.
ABD basınının ön plana çıkardığı dört emare, olası bir çatışmanın sinyallerini veriyor. İlk emare, İran’ın nükleer tesislerine yönelik İsrail’in yaptığı saldırıların artması. Son dönemde İran, ülke genelindeki nükleer faaliyetlerinin güvenliğini sağlamak adına askeri önlemler alırken, İsrail’in bu tesisleri hedef alması uluslararası kamuoyunda endişe yaratmakta. Özellikle siber tehditler ve siber saldırılar, iki ülke arasındaki gerilimin boyutunu artırmakta. İsrail, İran’ın nükleer silah üretim kapasitesini sınırlamak adına geçtiğimiz aylarda birkaç siber saldırı gerçekleştirmişti.
İkinci emare, İran’ın bölgedeki müttefikleri olan Hezbollah ve bazı milis gruplarıyla olan işbirliğinin güçlenmesidir. İran, bu terör örgütleri aracılığıyla İsrail’e karşı daha doğrudan bir tehdit oluşturmayı hedefliyor. Son dönemde yaşanan askeri tatbikatlar, Iran’a ait milis gruplarının faaliyetleri ve bu gruplara sağlanan askeri yardımlar, İsrail için alarm zilleri çalmaya devam ediyor.
Üçüncü emare, bölgedeki askeri yığınak. Hem İsrail için hem de İran için askeri güçlerini artırma ve stratejilerini yeniden değerlendirme süreci içerisine girdi. Günümüzde, Orta Doğu’da bir savaşı tetikleyebilecek askeri hareketliliğin artması, gözlerden kaçmıyor. Amerikalı uzmanlar, bu durumun, sadece İsrail ve İran’ın değil, aynı zamanda bölgedeki diğer ülkelerin de tutumları açısından önemli sonuçlar doğurabileceğini belirtiyor.
Dördüncü emare ise uluslararası kamuoyunun ve özellikle ABD'nin tutumu. Irak ve Suriye'deki çatışmaların yanı sıra, ABD'nin İran'a uyguladığı yaptırımların sertleşmesi, Tahran yönetiminin tepkisini artırıyor. Washington’un Tel Aviv’e duyduğu destek, özellikle İran’ın nükleer programına karşı duruşunu sürdürmesi için İsrail’i cesaretlendirmekte. Bu durum, her iki ülkenin de yeni bir çatışmaya sürüklenmesi riskini artırıyor.
Uzmanlar, bu dört emarenin bir araya gelmesiyle bölgedeki gerilimin tırmanma ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu vurgularken, uluslararası toplumun bu gelişmeleri dikkatle izlemesi gerektiğini ifade ediyor. Ayrıca, olası bir savaşın sadece iki ülke arasında kalmayacağı, tüm bölgenin huzurunu tehdit edeceği öngörülüyor. Diplomatik kanalların hızlandırılması ve müzakerelere yeniden başlanması çağrıları, özellikle ABD’den ve Avrupa Birliği’nden yükseliyor. Ancak mevcut şartlar altında, barışçıl bir çözüm bulmanın ne denli zor olduğu da bir gerçek.
Savaşın eşiğinde olan bu durum, sadece Orta Doğu ile sınırlı kalmayıp, global dengeleri de etkileyebilir. Dünya üzerinde birçok ülke, bu gerilimin artmasını istememekte ve her an olası bir çatışmanın patlak vermesini önlemek adına adımlar atılması gerektiğini düşünmektedir. İlerleyen günlerde, hem ekonomik hem de politik açıdan bu gelişmelerin sonucu merakla bekleniyor.